18 Nisan 2014 Cuma

Her Şeyi Bırakıp Kaçıp Gitmek

Günaydın Dostlar,


“I want to leave everything behind and run away.”

Düşünüyorum Amerika’da yaşarken böyle cümleler duyuyor muydum diye.  Birkaç kere duyduğumu hatırlıyorum, kulağıma çok da yabancı gelmiyor ama çok sık duymadığım da kesin. Kesin duyduklarım da kökenleri buralara dayanan insanların ağzından çıkmıştır.

Bugünlerde bu cümle en sık duyduğumuz haykırışlardan bir tanesi. Herkesin kaçıp gitmek için kendine göre çok haklı nedenleri var. Yemeklerden önce günde üç defa duyuyoruz bu kaçıp gitme olayını. Hatta son bir defa da yatmadan önce bir kaşık alıyoruz kaçıp gitme ilacından. Oturuyoruz işte ne güzel, nereye gidiyorsunuz? Nereye kaçıyorsunuz? Bir yerlerde “Kaçsa da bana gelse.” diye bekleyenininiz mi var.
İşler istediğimiz gibi gitmezse hemen her şeyden ve her yerden kaçmak istiyoruz. Kaçmak istiyorsunuz güzel de biliyor musunuz kaçtıktan üç gün sonra, o uzaklaşmak için yırtındığınız her şeyi özlersiniz. Bir anda aklınızdan bütün negatif parametreler silinir gider, sadece güzellikleri hatırlarsınız.

Öğrenci; okuldan, derslerden, ödevlerden, hocalardan bıkmış; iş yerindeki; zararlı, yalancı, dedikoducu, kompleksli, tembel insanlardan bıkmış. Hepsi kaçacağım buralardan diyor. Tamam, kaç kaçmasına da yirmi gün sonra fatura geldiğinde onlar mı ödeyecek senin faturalarını? “Ben artık tahammül edemiyorum, sağlığım bozuluyor.” diyorsun; iyi, güzel de parasızlık ve ödenemeyen faturalar da sağlığını bozabilir. Sen otur, bırak onlar kaçsın.

Birileri bütün gün boş otururken sen aralıksız çalışıp işleri bitiremiyorsun ve kaçacağım, kaçıracağım hissine kapılıyorsun. Evde de işler bitmiyor, işyerinde de. Vücutta, beyinde bir metal yorgunluğu var. "Ne zaman bitecek bu yarış?" diye kendi kendine sorup, tünelin ucunda da bir ışık göremeyince zaten hazır bekleyen “Kaçalım buralardan.” fikri hemen geliveriyor.
Amcaların her daim televizyonlarda, radyolarda, her yerde olan yüksek oktavdaki baskın sesi midir seni kaçmaya zorlayan? Senin üzerinde bir yorgunluk mu yaratıyor? Sürekli konuşup hiçbir şey söylenmemesi midir seni bıktıran?
Karadeniz’de kırk yıldır esmeyen fırtına mıdır seni umutsuzluğa sürükleyen? Her yer beton olmuş, fırtınaya esecek yer kalmamışken, sebepleri kendinden başka her yerde arayıp kendi başarısızlıklarını örtmeye çalışan insanlar mıdır seni rahatsız eden?

Kimsenin kimseye güvenememesi, her yeri kaplamış düşmanlıklar, yalanlar dolanlar, sahtekarlıklar, hırsızlıklar, didişmeler, kavgalar mıdır seni yoran? “İnsanlar artık iyice kötü oldu.” karamsarlığı mı çöktü üzerine? İnan, insanların çok büyük bir bölümü çok iyi insanlar ama ne yazık ki küçük kötü kalabalığın sesi daha çok çıkıyor. Çoğunluk kötü olsaydı zaten bu dünya, bu ülke yaşanacak bir yer olmaktan çıkardı.

Yoksa bir türlü senin sevgine, ilgine karşılık vermeyen kalpsiz midir kaçışının nedeni? Nasıl cevap versin ki senin sevgine, sen kendin söyledin, kalpsiz o!

Bence bu kaçma işi atalarımızdan geliyor. Orta Asya’dan kaçtıkları gün bu işi başlatmışlar. Doğal olarak bu insanların torunlarının kafasında da her daim bir kaçma fikri oluyor. Dini bayramlarda evden kaçan tek millet biz olabiliriz. Sanki adı Şeker Bayramı değil de Bodrum’a, Antalya’ya kaçma bayramı.

Bir tek kaçmak isteyen sen değilsin, derslerin nasıl okula gidiyor musun filan deyince tadı kaçıyor ve Behlül de kaçıyor. Dedim ya bu kaçma işi bizim ruhumuza işlemiş.
Gideceğim diyen insanı kimse tutamaz. Kaçmak istemenin nedeni belki yukarıdakilerin hepsi, belki de hiçbiri. Kaçacaksan kaç tabii ama kendini ve sana emanet edilen kalpleri de çantana koymayı unutma.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

1 yorum:

  1. Günaydın Dostlar,
    Yazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
    Sağlıklı kalın, mutlu kalın...

    YanıtlaSil